Yusuf Estes'i internette islam ile
ilgili İngilizce video ve kaynak ararken gördüm. Kimdir diye internette kısa bir
araştıma yaptım, faal olarak çalıştığı, tanıtımını yaptığı birkaç siteyi
inceledim, birkaç videosunu izledim. Ayrıca bir de Türkçe olarak hidayetini
anlatan bir makale ile karşılaştım. Sonuç olarak Yusuf Estes hakkında kısaca
bilgi veren aşağıdaki makaleyi istifadenize sunmak istedim.
Es
selamu aleykum kardeşler,
Kaynağı www.islamreligion.com adresinde bulunan
aşağıdaki hidayet öyküsünü sizlerle paylaşmak istedik.Bu öyküyü
kaynağını belirtmek şartıyla istediğiniz herkese gönderebilir, sitenizde ve
herhangi bir yerde kaynak göstermek şartıyla yayınlayabilirsiniz.Bu tip
hikayelerin îmân tazeleyen ve ibret barındıran birçok hususu içerdiğini
düşünüyoruz. Bu hikayelerin devamı inşallah gelecektir ve birçoğunun Türkçesi
nette ya hiç bulunmamakta ya da eksik olarak bulunmaktadır. Çeviri hususunda
yardımcı olmak isteyen kardeşler olursa çorbada tuzunuz olmasını isterseniz
kapımız -inşaallah- açıktır...
Açıklama: Yusuf
Estes,kendisi şu anda faal olarak İslâm vâizliği yapmaktadır. Kendisi aşağıya
aldığımız hikayesinde İslâm’a girişini anlatmaktadır.
Yazan Yusuf Estes -16 ocak 2006 - 04
Eylül 2006
Birçok
insan bana nasıl olup da hıristiyan bir vâiz veya papazın İslâm’ı seçebildiğini
soruyor, özellikle de İslâm ve müslümanlar hakkında hergün duyduğumuz onca kötü
şeye rağmen. Soranlardan bazıları sadece meraklıydı, bazıları ise çok aşırı
tepki gösterdiler. Bazıları İsa’ya sırtımı nasıl dönebildiğimi, Kutsal Ruhu
gerçekten anlayıp anlamadığımı sordu, bazıları da kendimi ‘yeniden doğmuş’ kabul
edip etmediğimi veya kurtuluşa erip ermediğimi sorguladı. Bu güzel soruların
hepsinin cevabı yazının sonunda verilecektir. İlgilenen herkese teşekkür
ediyorum, ayrıca size Allah’ın rızası için mütevazi hikayemi sunuyorum,.
Bir
keresinde çok zarif bir Hristiyan beyefendi email ile bana neden ve nasıl
hıristiyanlığı terk edip İslâm’ı seçtiğimi sordu.Bu, ona gönderdiğim mektubun
aşağı yukarı bir kopyasıdır.
Takdim
Adım
şu anda Yusuf Estes, ama eskiden arkadaşlarım bana Skipdiye
seslenirlerdi. 1950'lerde genç bir çocuk olduğum zamandan beri hıristiyanlığı
vaaz ediyordum, aynı zamanda da eğlence ve müzik endüstrisinde
çalışıyordum. Babam ve ben eğlenmek için (aynı
zamanda para kazanmak için) müzik marketleri kuruyor, tv ve radyo programları,
açık hava eğlenceleri düzenliyorduk. Ben müzik işinden sorumluydum, ayrıca
midilli turları düzenliyor, ‘Palyaço Skippy’ olarak çocukları
eğlendiriyordum.
Bir defa da dini liderlerin katıldığı Birleşmiş Milletler Barış
Konferansı’nda delege olarak yer aldım. Şu anda ise Washington, DC’deki
U.S. Hapishaneler bürosundan
(U.S. Bureau of Prisons) hapishane
imamı olarak emekli oldum. Ayrıca birçok Amerikalı müslüman ile biraraya geldim,
müslüman öğrenciler ve gençlik organizasyonlarıyla ,müslüman çocukların
okullarıyla çalıştım. Bu esnada İslâm Kur’an’ındaki İsa’nın mesajını anlatıp
paylaşmak için tüm dünyayı dolaştım. Tüm inanç grupları ile münazara ve diyalog
grupları oluşturduk, ülkenin her yerinde hahamlar, hıristiyan vâizler, papazlar ve rahiplerle birlikte çalışma zevkine
eriştik. Bazı çalışmalarımızı düşkünler evinde, askeriyede, üniversite ve
hapishanelerde yaptık. Hedefimiz İslâm’ın mesajını iletmek ve insanları İslâm
konusunda eğitmek, müslümanların gerçekte nasıl insanlar olduğunu herkese
anlatmak. İslâm, şimdilerde dünyanın en geniş alana yayılan dini olan
hıristiyanlıkla komşu haline
geldi, ancak komşu olmasına rağmen görüyoruz ki; İslam’a mensup olduğunu iddiâ
eden
müslümanlar aslında “Huzur, Allah’a itaat ve teslimiyet”i tam olarak
anlamıyorlar ve hareketlerinde bunu temsil edemiyorlar.
Afedersiniz, konudan biraz uzaklaştım. Sadece çalışmalarımızın arka
planı hakkında biraz bilgi vermeye çalıştım, böylece belki benim gibi
hıristiyanlığın bazı konularını çözmeye
çalışan kişilere yararım dokunabilir.
Nasıl
oldu
Bu
biraz tuhaf görünebilir belki, çünkü biz şu anda Allah, İsa, peygamberlik,
günah ve kurtuluş hakkında farklı mefhum ve bakış açılarına sahibiz. Fakat bir
zamanlar ben de diğer hıristiyanlarla aynı gemideydim. Gerçekten öyleydim, izin verin
açıklayayım.
İnançlı bir hıristiyan olarak
doğdum
Ortabatıda çok güçlü dini inançlara sahip bir âilenin içinde doğdum.
Atalarım bölgeye gelen ilk gelen göçmenlerdi, bu topraklar üzerindeki ilk
kiliseleri, ilk okulları benim âilem tarafından kurulmuştu. Ben hala ilk okula
gidiyorken, 1949, Houston, Teksas’a yeniden yerleştik. Düzenli olarak kiliseye
gider âyinlere katılırdık, 12 yaşına geldiğimde Pasadena, Teksas’ta yeniden
vaftiz edildim. İlk gençlik yıllarımda diğer kiliseleri ziyaret edip onların
öğreti ve inançlarını öğrenmeyi çok istiyordum. Baptistler, Metodistler,
Episkopalyanlar, Karizmatik akımlar, Nazarinler, İsa’nın Kilisesi
(Church of Christ ), Tanrı’nın Kilisesi (Church of God ), Hıristiyan
Tanrı’nın Kilisesi (Church of God in Christ), Tüm İncil, Agape (Sevgi),
Katolikler, Presbiteryanlar, vb. İncil, ya da şöyle diyebiliriz “Tanrı
Haberlerine” karşı doymak bilmez bir susuzluğum vardı. Din konusundaki
araştırmalarım sadece hıristiyanlık ile
sınırlı kalmadı. Hem de hiç. Hinduizm, Musevilik, Budizm, Metafizik, Amerikan
yerlilerinin inançları, hepsi benim araştırmalarım içinde yer almaktaydı.
Hakkında ciddi bir araştırma yapmadığım tek din “İslâm”
idi.
Neden?
İyi bir soru.
Müzik
sorumlusu
Her
neyse, çok çeşitli müzik dallarıyla ilgilenmeye başladım, özellikle kilise
müziği ve klasik müzik beni çok etkiliyordu. Tüm âilem
müziksever ve dindar olduğundan dolayı ben de her iki alanla ilgilenmeye
başladım. Zaman içinde yakın ilişkiler kurduğum kiliselerin çoğunda müzik
sorumlusu oldum. 1960 yılında klavyeli enstrüman öğretmenliği yapmaya başladım,
1963 yılında Maryland, Laurel’da kendi stüdyolarımı açtım, “Estes Müzik
Stüdyoları (Estes Music Studios)”.
Teksas, Oklahoma ve Florida’daki iş
projeleri
30 yıldan fazla bir süre
babam ve ben birçok iş projesinde birlikte çalıştık. Eğlence
programları, şovlar, faaliyetler hazırladık. Teksas ve
Oklahoma’dan Florida’ya kadar her yerde org ve piyano dükkanları açtık. O
yıllarda milyonlarca dolar kazandık, ancak huzuru asla bulamadım.
Eminim siz de kendinize şu soruları
sormuşsunuzdur:
“Allah beni neden yarattı?”
Veya “Allah benim ne yapmamı istiyor?”
Veya “Bu arada Allah tam olarak kim?”,
“Biz neden ‘ilk günah’a
inanıyoruz?”,
“Neden Adem’in oğulları onun günahını
kabul etmek zorundalar, neden bu günahtan dolayı sonsuza kadar
cezalandırılsınlar?”
Fakat eğer bunları bir başkasına
sorarsanız, büyük bir ihtimalle size soru sormadan inanmak zorunda olduğunuzu
söyleyecektir veya şöyle cevaplayacaktır sorunuzu, bu bir ‘gizem’dir ve
sormamalısın-“Sadece inan kardeşim”.
Teslis
inancı
Çok gariptir, Teslis (Trinity) kelimesi İncil’de yer almamaktadır.
Kadiri mutlak Allah'a yükselmesinden 200
yıl geçmesinden itibaren dini araştırmacılarının ilgisini çekmektedir Teslis.
Aslında vâiz ve papazlara sormak istiyorum: Birisi nasıl olur da üçünden biri
olduğunu fark eder veya Allah kendisi, ki her şeye kâdirdir, nasıl olur da
sadece günahları affetmez, onun yerine önce insan olur, dünyaya gelir, tüm
insanların günahlarını alır ve bu esnada da tüm evrende bildiğimiz kadarıyla
evrenin dışında da her şeye kâdir olan Allah olduğunun da farkındadır. bu kadar
tuhaf bir şey daha önce ortaya atılmamıştır.
Babam -atanmış bir
papaz-
Babam, kilise işlerine destek
oluyordu, özellikle de kilise okul programlarına. 1970'lerde bir papaz olarak atandı. O ve annem (üvey annem) birçok tv
evangelistlerini, vâizlerini tanıyorlardı, hatta Oral Roberts’ı ziyaret edip
Oklahoma , Tulsa’daki “Prayer Tower ” (Duâ Kulesi) inşasına yardım
ettiler. Annemle babam aynı zamanda Jimmy Swaggart,
Jim ve Tammy Fae Baker, Jerry Fallwell, John Haggi ve müslümanların en büyük
düşmanı Pat Robertson’un güçlü taraftarları idiler.
İsa için “Şükür” bantları
dağıtmak
1980'lerin başında babam ve
eşi “Şükür” kasedi kaydediyorlardı ve bunları hastanelerde ve huzurevlerinde
ücretsiz olarak dağıtıyorlardı. Biz gerçekten iyi çalışıyor, gün be gün “İsa
için, ruhları Tanrı’ya ulaştırıyorduk”.
Mısır’dan bir adamla
tanışma
1991 başlarında babam
Mısırlı bir adamla iş yaptığını ve benim onunla tanışmamı istediğini söyledi. Bu
fikir bana heyecan verdi, uluslararası biriyle tanışmak. Bilirsiniz, piramitler,
sfenks, Nil nehri vs.
O bir
“müslüman”dı
Uçak korsanları, adam kaçıranlar,
bombacılar, teröristler, kim bilir daha neler? Ve şimdi babam bu
adamın “müslüman” olduğunu söylüyordu. Önce bir “kâfir, hava korsanı, adam
kaçırıcı, bombacı, terörist, inançsız” ile tanışma fikrinden hiç hoşlanmadım.
Her normal insan bu kişiyle tanışmayı reddederdi. Kulaklarıma inanamıyordum. Bir
‘müslüman?’ yok daha neler! Babama bu insanlar hakkında
duyduğum çeşitli şeyleri hatırlattım.
Müslümanlar ve İslam aleyhine bize
söylenen yalanlar:
Müslümanlar Allah’a inanmazlar.
Çölün ortasındaki bir kara kutuya taparlar. Ve günde beş defa yeri öperler.
İmkansız! Onunla görüşmek istemiyordum! Ben bu ‘müslüman’ adamla görüşmek
istemiyordum.İmkansız! Babam onunla görüşmem konusunda
ısrar etti ve onun çok iyi bir insan olduğu konusunda beni temin etti.. Bu benim
için çok fazlaydı. Üstelik birlikte seyahat ettiğim Evangelistler de
müslümanlardan ve İslâm’dan bu kadar nefret ediyorken. O kadar nefret
içindeydiler ki insanları İslâm’dan korkutmak için doğru olmayan şeyler
söylüyorlardı. Bu insanlarla ne
yapabilirdim?
Bir Fikir: “Onu hıristiyan
yap”
Sonra aklıma bir fikir geldi, “Biz bu adamı hıristiyan yapabiliriz.” Böylece onunla görüşmeyi kabul ettim, ancak bazı
şartlarım vardı. Onun yanına giderken yanıma bir İncil ve bir haç aldım, başıma
“İsa benim Tanrımdır!” yazan bir şapka takmıştım. Onunla Pazar günü kiliseden
sonra buluşacaktık, böylece hepimiz duâmızı yapmış, Tanrı’yla birlikte
olacaktık. Her zamanki gibi İncil kolumun altında olacaktı. Büyük parlak haçım
sallanıyordu, tam karşıdan görünecek biçimde “İsa benim Tanrımdır!” yazan bir
şapka başımdaydı. Karım ve iki küçük kızım yanımdaydı ve biz “müslümanlar’la ilk
karşılaşmamıza hazırdık.
Nerede bu
adam?
Dükkana girip babama ‘o
müslümanın nerede olduğunu sorduğumda bana gösterdi “Orada, tam karşıda”.Kafam
karıştı.O müslüman olamazdı. Mümkün
değil.
Türban ve
sakal
Ben kafasında türban, gömleğinin
yarısına kadar gelen sakalıyla tüm alnını kuşatan kaşları, paltosunun altında
bir kılıç veya bomba saklayan, uçuşan cübbesi içinde devasa bir adam arıyordum
gözlerimle.
Türban yok- sakal yok hatta saç bile
yok!
Bu adamın sakalı yoktu.Aslında
kafasında hiç tüy yoktu.Neredeyse tamamen keldi.Hepsinden daha iyisi de, çok
nazik bir adamdı, hoşgeldiniz deyip elimizi sıktı. Bu hiç mantıklı gelmiyordu.
Ben onların terörist ve bombacı olduklarını düşünüyordum. Bütün bunlar ne demek
oluyordu?
Onun İsa’ya ihtiyacı
var
Hiç merak etmeyin. Ben bu adamla
ilgileneceğim. Bu adamın ‘İsa adına’ ‘kurtarılması’ gerekiyordu, ben ve Tanrı
bunu yapacaktık.
Tanışma Ve
sorgulama
Kısa çabuk bir tanışma faslından sonra,
ona sordum:
“Tanrı’ya inanıyor
musun?”
Cevabı “evet.” oldu. -(Bu
iyi!)
Sonra tekrar sordum: “Adem ve Havva’ya
inanıyor musunuz?”
“Evet” dedi. -(Çok
iyi!)
Sordum: “Peki ya İbrahim? Ona inanıyor
musunuz, ona ve onun nasıl oğlunu Tanrı için kurban etmeyi
denediğine?”
“Evet” dedi.- (Daha da
iyi!)
Sonra tekrar sordum: “Peki ya Musa? On
emir? Kızıl Denizin ikiye ayrılması?”
Tekrar “Evet.” dedi. (Hala
iyi!)
Sonra: “Peki ya diğer peygamberler,
Davut, Süleyman, Yahya peygamber?”
“Evet!” dedi
(Harika!)
Sordum: “İncil’e inanıyor
musun?”
Tekrar “Evet.” Dedi.
-(Tamam!)
Ve şimdi en önemli sorunun zamanı
geldi: “İsa’ya inanıyor musun? O’nun Mesih
olduğuna?”
Tekrar “Evet.” Dedi.
-(Muhteşem!)
Güzel, bu düşündüğümden daha kolay
olacak. Vaftiz edilmeye hazırdı, sadece o bunun farkında değildi. Ben de bunun
farkına varmasını sağlayacaktım.
Müthiş bilgi: Müslümanlar İncil’e
inanıyor mu?
1991
baharında bir gün öğrendim ki müslümanlar İncil’e inanıyormuş. Çok şaşırdım. Bu nasıl olabilirdi? Hepsi bu da değildi, aynı zamanda
İsa’ya da inanıyordu ve İsa’nın:
*Tanrı’nın gerçek bir elçisi
olduğuna;
*Tanrı’nın peygamberi
olduğuna;
* İnsan eli değmeden gerçekleşen
mucizevi doğumuna;
*İncil’de belirtildiği gibi Mesih
olduğuna;
*Şu anda Tanrı’nın yanında olduğuna ve
en önemlisi;
*Kıyâmetten önceki son günlerde geri
geleceğine ve “Mesih düşmanları”na karşı îmân edenleri yöneteceğine
inanıyorlardı.
Hergün “İsa adına ruhları Tanrı’ya kazandık”tan sonra, bu benim için
büyük bir başarı olacaktı; şu ‘müslümanlardan birini yakalayıp onu
hıristiyan yapmak’.
Bir bardak çay -inançları
tartışmak-
Ona çay sevip sevmediğini sordum,
sevdiğini söyledi. Böylece dışarı çıkıp çarşıda çay içebileceğimiz yer bulup
oturduk, en sevdiğim konuyu konuşmaya başladık: İnançlar.
Bu kafede oturup saatlerce konuşurken
(konuşmanın çoğunu ben yaptım) farketmeye başladım ki karşımda çok nazik, sessiz
ve biraz da utangaç bir adam vardı. Söylemek zorunda olduğum her kelimeyi
dikkatlice dinledi ve bir kere bile sözümü kesmedi. Bu adamın tarzını sevmiştim,
iyi bir hiristiyan olmak için kesinlikle potansiyeli vardı. -Gözlerimin önünden
gelecekte olmasını beklediğim olaylar geçti.
Birlikte iş yapma
kararı
Öncelikle babamın bu
adamla iş yapma kararı bana olumlu geldi, hatta Teksas’ın kuzey bölümüne
çıktığım iş seyahatlerinde bana eşlik etmesini istedim. Gün be gün, beraber
seyahat edip, bu insanların değişik inançlarının farklı konularını tartıştık. Ve
yol boyunca bu zavallı insana doğru yola iletecek radyo programlarını (vaaz
programları, ibâdet programları) dinletebildim. Tanrı mefhumu, hayatın anlamı,
peygamberler ve onların görevleri, Tanrı’nın insan ırkına isteğini bildirmesi
gibi konuları konuştuk. Ayrıca birçok anımızı ve fikirlerimizi anlattık
birbirimize.
Bizim evimize
taşındı
Birgün öğrendim ki arkadaşım
Muhammed bir arkadaşıyla beraber kaldığı evinden ayrılıp bir süre camide
kalacaktı.
Babama gidip büyük kır evimize bizimle kalması için Muhammed’i dâvet edip
edemeyeceğimizi sordum. Ne de olsa yapılması gereken işlerin ve giderlerin
birazını karşılardı, üstelik ne zaman seyahata çıkacak olsak hemen hazır olurdu.
Babam kabul etti ve Muhammed
evimize taşındı.
Papazlık ve vaaza
devam
Elbette Teksas eyaletine yayılmış olan papaz ve Evangelist dostlarımı
ziyaret edecek zaman buluyordum. Bir tanesi Teksas-Meksika sınırı yakınlarında
yaşarken, bir diğeri Oklahoma sınırında yaşıyordu. Bir vâiz bir
arabadan bile daha büyük bir haç taşımayı seviyordu. Onu omuzlarının üzerine
alıyor, ucu yere değen haç şeklindeki bu iki kirişi yollarda ve otoyolda
sürüklüyordu. İnsanlar arabalarını durdurup ona doğru geliyor ve ona neler
olduğunu soruyorlardı, o da onlara hıristiyanlık üzerine
kitapçık, broşürler veriyordu.
Vâiz kalp krizi
geçirdi
Birgün haçlı dostum kalp krizi geçirdi,
Emekli Asker Hastanesine kaldırılmıştı, orada uzunca bir süre kaldı. Onu haftada
birkaç defa ziyaret ediyordum, giderken yanımda Muhammed’i de götürüyordum ki
inanç ve din konularını tartışabilelim. Arkadaşım pek etkilenmemişti, açıkça
ortadaydı ki İslâm hakkında bilgi sahibi olmak istemiyordu. Derken birgün,
tekerlekli sandalyesinin tekerleklerini çevirerek arkadaşımın odasını paylaştığı
kişi odaya girdi. Yanına gidip adını sordum, bana önemli olmadığını söyledi,
nereli olduğunu sorduğumda da Jüpiter gezegeninden diye cevap verdi.
Söylediklerini düşününce onun kalp hastalıkları koğuşunda mı yoksa Psikoloji
koğuşunda mı yattığına emin olamadım.
Tekerlekli sandalyedeki adamın Tanrı’ya
ihtiyacı vardı
Adamın
yalnız olduğunu, mutsuz olduğunu ve hayatında birisine ihtiyaç duyduğunu
anladım. Böylece ona Tanrı’yı anlatmaya başladım. Ona
Eski Ahit’ten Yunus Peygamberi okudum. İnsanları doğru yola çağırması için Tanrı
tarafından gönderilen Yunus Peygamberin hikayesini anlattım. Yunus insanlarını
terk edip bir gemiyle denize açılmıştı. Bir fırtına geldi, gemi neredeyse
alabora oluyordu, gemideki insanlar da onu denize attılar. Büyük bir balık
yüzeye yaklaştı, Yunus’u alıp yuttu ve sonra yeniden denizin dibine döndü. Yunus
orada 3 gün 3 gece kaldı. Yine Tanrı’nın merhametiyle, Tanrı balığı yüzeye
çıkardı ve Yunus’u ağzından geri çıkardı Ninova şehrine, kendi evine, sağ salim geri
döndü. Ana fikir şuydu, kendi sorunlarımızdan gerçekte asla kaçamayız, çünkü ne
yaptığımızı kendimiz biliyoruz. Üstelik Tanrı da
biliyor.
Katolik
papaz
Tekerlekli sandalyedeki adama bu
hikayeyi anlattıktan sonra başını kaldırıp bana baktı ve özür diledi. Kaba davranışlarından dolayı üzgün olduğunu, son zamanlarda çok ciddi
sorunlar yaşadığını söyledi. Sonra bana günah çıkarmak istediğini söyledi.Ona
Katolik bir papaz olmadığımı ve günah çıkarmadığımı söyledim.O da bana bunu
bildiğini söyledi. Sonra dedi ki: ”Ben bir Katolik
papazım.”
Şok oldum. Bir papaza hıristiyanlık vaaz
ediyordum.
Latin Amerika’da bir
papaz
Papaz bana hikayesini anlatmaya
başladı, güney ve Orta Amerika’da ve Meksika’da, hatta New York’ta 12 yıl
misyonerlik yapmıştı. Hastaneden taburcu edildiği zaman nekahat döneminde bir
Katolik âileyle kalmasındansa babama taşrada bizimle ve Muhammed
ile yaşaması için dâvet etmemizi önerdim. Hepimiz aynı fikirde olunca o da
yanımıza taşındı.
Papazlar İslam’ı öğrenmeli mi?
Evet!
Eve giderken bu papazla bazı inanç
mefhumlarını anlattım, ancak onun da bunları bildiğini görünce şaşırdım, hatta
İslâm hakında çok bilgi sahibiydi. Bana Katolik papazların gerçekten İslâm’ı
öğrendiklerini söyledi, hatta bazıları doktora yapmıştı.Tüm bunlar benim için
çok aydınlatıcıydı. Aslında daha çok şey
öğrenecektim.
İncil’in farklı
versiyonları
Yerleştikten sonra, her akşam yemekten sonra mutfak masasının
etrafına toplanıp dini konuları tartışırdık. Babam İncil’in seçtiği kendi
versiyonunu, Kral James versiyonunu, ben kendi versiyonumu, gözden geçirilmiş
Standart versiyonunu, karım başka bir İncil versiyonunu (belki Jimmy Swaggart’ın
Good News for Modern Man gibi bir şey olabilir.) papaz da elbette kendi Katolik
İncil’ini getiriyordu, böylece hangi İncil’in doğru olduğunu, hangisinin daha
gerçek olduğunu konuşarak ve Muhammed’i hıristiyan yapmaya çalışarak daha fazla zaman
harcadık.
Kur’an’ın tek versiyonu vardı – Arapça
idi – varlığı devam ediyordu
Bir nokta
da ona Kur’an hakkında soru sormak aklıma geldi, son 1400 yıl içinde acaba kaç
versiyonu oluşmuştu. O da bana sadece tek bir Kur’an olduğunu
söyledi. Ve söylediğine göre hiç değişmemişti. Ayrıca bana Kur’an’ın tüm dünyada
çeşitli ülkelere yayılmış yüzbinlerce kişi tarafından tamamının ezberlendiğini
söyledi. Kur’an ortaya çıktığından beri, yüzyıllar boyunca, milyonlarca insan
onu harf harf tamamını ezberlemiş ve sonra da kendilerinden sonra gelenlere
harflerinde bile tek yanlış olmadan başından sonuna kadar nakletmişlerdi. Bugün
9 milyon müslüman Kur’an’ın tamamını baştan sona ezberlemiş bulunmaktadır.
Bu nasıl
olabilir?
Bu bana pek de mümkün görünmüyordu. Ne
de olsa İncil’in orjinal dili yüzyıllardır ölü bir dildi, konuşulmuyordu.
Belgelerin orjinalleri de yüzlerce, binlerce yıldır kayıptı. İncil’de
farklılıklar varken Kur’an’ın tamamını korumak nasıl bu kadar kolay
olabilirdi.
Papaz camiye
gidiyor
Derken birgün papaz, Muhammed’e caminin
nasıl bir yer olduğunu görmek istediğini söyledi, ondan kendisine eşlik etmesini
istedi. Konuşarak geri geldiklerinde papaza oranın nasıl bir yer olduğunu,
yaptıkları tüm törenleri sormak için sabırsızlanıyorduk. Papaz “aslında pek bir
şey yapmıyorlar.” diye cevapladı sorularımızı. Sadece camiye geliyorlar
duâlarını yapıyorlar ve gidiyorlar. Gidiyorlar mı? Vaaz veya ilahi söylemeden
mi? “Evet.” Dedi.
Papaz İslâm’a
giriyor!
Aradan birkaç gün geçtikten sonra
gittikleri camiye gitmek istediğini ve Muhammed’in de katılmasını arzuladığını
söyledi. Bu sefer birşeyler farklıydı. Uzunca bir süre geri gelmediler.Hava
kararmıştı,başlarına kötü birşey gelmesinden endişelenmeye başladık. En sonunda
geldiler, kapıdan girdiklerinde Muhammed’i hemen tanıdım, fakat yanındaki kimdi?
Beyaz elbise giyen beyaz şapkalı biri. Durun bir dakika! Bu papazdı. Pete? Dedim
– ‘müslüman’ mı oldun?
Bana tam o gün İslâm’a girdiğini
söyledi. PAPAZ MÜSLÜMAN OLMUŞTU!! Daha neler göreceğiz? (Siz de göreceksiniz).
Karım İslâm’ı kabul ettiğini
açıklıyor
Ben olanları biraz düşünmek için üst
kata çıktım ve konuyu karıma açtım. O da bana kendisinin de İslâm’a gireceğini,
çünkü doğru olanın bu olduğunu bildiğini söyledi.
Şok
oldum!
İşte şimdi şok oldum. Alt kata indim,
Muhammed’i uyandırdım, konuşmak istediğimi söyledim, dışarı çıktık. O gece
sabaha kadar konuştuk ve yürüdük.
Gerçeği
Bulma!
Sabah
namazı vakti geldiğinde (müslümanların sabah duâsı) gerçeğin karşımda durduğunu
biliyordum, artık işin bana düşen kısmını yapmak benim kararıma kalmıştı. Babamın evinin arkasına gittim,
oradaki saçağın altında eski bir parça kontrplak buldum. Onu başımın altına
koyup günde beş defa müslümanların duâ ettiği yöne doğru başımı yere koydum.
Yol göster Tanrım! Yol
göster!

İçimdeki
işaret
Ve bir süre sonra başımı yerden
kaldırdım ve birşeyin farkına vardım. Hayır, gökyüzünden melekler ve kuşlar
inmedi, sesler ve müzik duymadığım gibi parlak ışıklar ve parıltılar da
görmedim. Farkettiğim şey içimdeki değişiklikti. Şimdi daha önce olmadığım kadar
farkındaydım, artık benim için yalan söylemenin ve kendimden gizlenmenin sonu
gelmişti. Artık doğru ve dürüst bir adam olmaya çalışmanın zamanı gelmişti.
Şimdi ne yapmam gerektiğini biliyordum.
“Eski”yi silme
zamanı
Böylece yukarı çıktım, bir duş aldım,
yıllardır olmayı sürdürdüğüm eski günahkar insanı yıkamaktı düşüncem. Şimdi yeni
ve taze bir hayata doğuyordum. Gerçeğe ve doğruya dayanan bir
hayata.
Ve yeni
oldum!
O sabah
saat 11:00 civarında, iki şahit önünde durdum, biri bir eski papaz, ki eskiden
kendisi Peder Peter Jacob’s olarak bilinirdi, diğeri de Muhemmed Abel Rahman’dı,
ve ‘Şehadet’imi yüksek sesle söyledim (bu söz Tanrı birliğine Muhammed
-sallallahu aleyhi ve sellem-'in onun peygamberi olduğuna şâhitlik anlamına
gelmektedir).
“Ben
şehâdet ederim ki hakkıyla ibâdet edilecek Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed
onun kulu ve elçisidir. “
Sırada karım
vardı
Birkaç dakika sonra da karım beni takip
edip aynı şehâdette bulundu. Ama onun şehâdetine üç kişi şahitlik yaptı
(üçüncüsü bendim)
Sonra
babam
Babam bu konuda biraz ihtiyatlı
davrandı, şehâdetini yapmadan önce birkaç ay daha bekledi.Ama o da sonunda
İslâm’a girdi, benimle ve diğer müslümanlarla birlikte günde beş defa duâ etmek
için mescid (cami)e gelmeye başladı.
Çocuklar
da
Çocuklarımız hıristiyan okulundan
alınıp müslüman okuluna yerleştirildiler. Ve şimdi, aradan on yıl geçtikten
sonra, onlar da Kur’an’ın büyük kısmını ezberlediler, İslâm’ın öğretilerini daha
iyi kavradılar.
Sırada babamın karısı
(üvey annem)
Benim babamın
karısı da ölmeden önce kabul etti ki İsa Tanrı’nın oğlu olamaz,
Tanrı’nın büyük bir peygamberi olabilir, ancak Tanrı olamaz. 86 yaşında,
şehâdetinin üzerinden birkaç ay sonra geçtikten sonra vefat etti. Tanrı onun
şehâdetini kabul
etsin, Amin.
Bir ev dolusu yeni müslüman - Sırada ne
var?
Şimdi durun ve düşünün. Farklı hayatlardan ve etnik gruplardan gelmiş
bir ev dolusu insan gerçeği görüyor ve evrenin yaratıcısı ve düzenleyicisini
bilmek ve ona ibâdet etmeyi öğrenmek için biraraya geliyor. Düşünün. Bir Katolik
papaz, kilisede müzik sorumlusu da olan Gospel vâizi (ben), atanmış bir papaz ve
hıristiyan okulları kurucusu (babam) ve
çocuklar, hatta büyükanne, hepsi İslâm’a
girdi!
Onun merhameti ve yol
göstermesi
Sadece onun merhameti sayesinde İslâm
gerçeğine ulaşabildik, kulaklarımızın ve gözlerimizin üzerindeki örtüleri
kaldırdık, artık kalplerimizin üzerinde mühür yok. Bizi artık kendisi
yönlendiriyor.
Böylece İslâm’a giriş ve müslüman oluş
hikayemin giriş kısmını öğrenmiş bulunuyorsunuz. Hikayemin bundan sonrasına ve
fotoğraflara yine internet üzerinden erişebilirsiniz. Lütfen ziyaret etmek için
ve bana e-mail göndermek için biraz zaman ayırın, biraraya gelip bu hayatımız ve
diğer hayatımız için hedeflerimizi, amaçlarımızı ve orijinlerimizi anlatıp
tartışabilelim
Hikayemi yazıp burada internette
yayınladığımdan beri birçok websitesi bu hikayeyi aldı ve çok ünlü bir örnek
haline geldi ”Papaz ve vâizler
İslâm’a giriyor.”
Ziyaret ettiğiniz için tekrar teşekkürler. Hıristiyan dostumuza da e-maili için teşekkürler. Eğer bana bu e-maili
göndermeseydi ben dostlarımın, âilemin ve kendimin nasıl müslüman olduğunu
anlatan bu hikayeyi yazmayacaktım. Lütfen bu hikayeyi herkese anlatın. Onlara
bize bağlanabilmeleri için link verin, hikayemizi blog veya websitenize ekleyin,
bildiğiniz herkese e-mail gönderin. Belki bizim içim yaptığı gibi de onların
hayatında da farklılık yaratır.
Allah gerçeğe olan yolculuğunuzda size
yol göstersin, Amin. Ve kalbinizi bu dünyanın gerçeğine ve amacına açsın.
Size selâm olsun, varlıkların üzerinde
muktedir, yaratıcı ve muhafaza edici Allah rehberiniz
olsun.
Kaynak:
www.islamreligion.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder