9 Nisan 2012 Pazartesi

arıyorum seni ey çoban!!

herkesin olduğu yaşa gelmek her kula nasip olmaz! olan da gidip dağda çobanlık yapmak istemez akıllanmadıktan sonra. herkez ona deli gözüyle bakar ama asıl deli ona o gözle bakanlardır. zira o artık tıkalı borularını açmış, dünyalık nefs çiçeklerini kurutmuş ve kalanlarını da temizleme ateşiyle yanmaktadır. ve onun tek derdi kendine yoldaş bulmaktır şu an. ama yaşıan uygun bir yoldaş bulması imkansızdır. kendi yaşında bir kadın hele ki şehirde büyümüş bir kadın bu kararı çok zor alır alsa dahi bu kadın o köyde adamın burnundan getirir. en uygunu şehir hayatına alışmamış bir bayandır ki bu da biraz yaşından olgun düşünmelidir. daha doğrusu nefsinin birçok isteğinden kurtulmuş olmalıdır. anlaşılan tek çare allah'a dua etmektir.
peki ya daha yirmi üçünde kendini dağlara atmak isteyen bir çobana yoldaşlık etmek isteyen nasıl arar çobanını... herşeyi göze almış hayalinin her karesini ayrı ayrı planlamış hayallerinde hep buna yer vermiş bu gencecik ama yapyaşlı kızımız nasıl aramalıdır yoldaşını? sahi beklemeli midir? aramalı mıdır?
sahi düşünüyorum da insan herşeyini bırakıp da çobanlık yapabilir mi? şu kolaylıkları bırakıp hiç de kolay olmayacak olan bu kararı verp alıp başını gidebilir mi? tanıyorsanız lütfen bana getirin onu alnından öpmek ve onunla muhabbet etmek istemekteyim. lakin bu kararı vermiş ve herşeyi göze almış olması gerekmektedir. sadeliğin en dibi olan bu hayat tarzını seçebilmek her kişinin değil er kişinin yapabileceğidir. şehir hayatının daha zor olacağını söyleyenler çıkacak şimdi karşıma. hayır değil karmaşıklık düşünmeyi engellediği için hiç de zor değildir. zaten düşünmedenn geçen günlerin birer enkazı değil miyiz? oysaki sadeliktir en zoru... sadeliğe indirmektir zor olan... bu peygamber mesleği olan çobanlık yapmaya hangi er karar verebilir ki!. karar verse kendine doğru yoldaşı kim bulabilir ki? sahi var mıdır o cengaverler?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder