şerh suresi...
...ders 2...
sadr: zihni vicdani kalbi herşeyi somut ve somut olarak kapsar.
benzetme yaparsak sadr bizim avlumuzdur, bahçedir; kalp ise bu bahçenin
avlunun içerisindeki evdir; kiler ise bu evin duhasıdır. neden depo
değil de kiler olarak kullanıldı gibi bir soru sorar isek kilere
kullanılan şeyler girer ve düzenlidir. depolar ise dağınık ve herşeyin
yığın şeklinde saklandığı yerdir. kilerde ise bir taraftan girer diğer
taraftan ihtiyaç olunca çıkar.
şimdi aklımıza şu soru gelir:
şerh herkes için mümkün mü?
şimdi ilk olarak musa (a.s) dan örnekler verelim. inşirah suresinden
peygamber efendimize direk senin sadrını genişletmedikmi denirken musa
peygember bunu allah(c.c)tan bizatihi istiyor. sadrımı genişlet firavuna
karşı görevimde.
sadr'ın kur'an da nerelerde geçtiğine bakalım. araf suresi 43. ayet
155. s cennete girenlerden bahseder iken sadırlarda olan kini ihaneti
haset aldatmak sahtekarlık düşmalık gibi kötü olan duyguları çekip
çıkarılacağından bahsediliyor.
haşr suresi 10. ayet 547. s mü'minlerin birbirlerine karşı dua ve
yardımlaşmalarından bahseder.dua ederken kalplerimizde mü'min
kardeşlerimize karşı kin nefren haset vb duyguları bırakma ya rabbi diye
dua edilir.
kişinin avlusu küçük iken evine her gidişinde yolundaki küçük bir
diken onun canını yakar. ama geniş olan avludaki bir küçük diken kişiye
eve giderken batma olasılığı azalır. sadr ne denli genişlerse kalbe
giden yol o denli artar. ama genişleyen sadrı temiz tutmak da mü'minin
görevidir.
şimdi yine bir sual geliyor. eğer sadrlar da kalpler gibi güvenli
olsa idi kul ne ile sorgulanacaktı? zaten kişi sadrındaki kirlerden
değil kalbindeki yani evindeki kirlerden sorgulanacaktır. lakin
unutulmamalıdır ki avlu kirlenince bu kirler eve de sıçrar. avlu
sorumluluk dışıdır. ama avluyu pis bırakmayacak irade ile temizleyeceğiz
ki ev kirlenmesin. avlu temiz tutulunca evler de kilerler de
temizlenecektir.
avlu evin ve kilerin korumasıdır. iradenin en etken olduğu yer
avludur. kulluğun gönüllülüğü önemlidir. şerh-i sadr için gönüllülük
gerekir. daraltı var diye bırakmamak gereklidir. devam ettiği zaman
daraltı gider. diyelim ki avlu temiz ev temiz kiler de temiz misafirleri
kabul ettik evimize ama gelen misafir bir kokudan rahatsız olursa bu
bizim bırakmış olduğumuz çöplerdir. ve çöpler bir müddet sonra kokmaya
başlar ki bu çöpler de ancak ve ancak dedikodudur arkadaşlar.
1. ayet
mü'min olarak duha suresinde geçmişi gözden geçiririz. inşirah
suresinde de içinde bulunduğumuz yaşadığımız nimetleri hatırlamalıyız.
insanlar genelde kötü ve olumsuz şeyleri daha çok hatırlar. bu iyidir
ama devamlı kötü şeyler anımsandığında rabbin vermiş olduğu nimetler
hatırlanmaz ve kulun farkındalığı azalır. farkındalıkları nimetler
konusunda yapmalıyız aksi takdirde "farkındalık"a nankörlüktür bu
yaptığımız.
şerhin farkında ol ki sadrın şerh olsun.
oysaki ayette senin göğsünu daraltmadık mı?(dayk) demiyor senin
göğsünü genişletmedik mi diyor. yani burada bize sadrımızın şerh olması
için ne yapmamız gerektiğini tekrar vurguluyor. bu ayet ile nasıl
konuşmalıyız neyin farkında olmalıyız onu anlatıyor.
kul daraltıları hatırlayarak bugününü de daraltmaktadır. oysa ki
geçmişteki nimetleri ve güzellikleri hatırlamalı ve farkında olmalı.
aksi takdirde fakındalık nimetini şükrü hatırlamak için kullanmaz isek bu nimete, ikrama nankörlüktür.
"her şerh allah-u teala'nın özel ilgisidir özel kullarına"
'leke sadrek' derken senin için sadrını genişletmedik mi? senin için özel bir şerh yapmadık mı?deniyor.
peki bu özel muameleye karşı bu özel insan ne yapmalı? sorusu çıkıyor karşımıza.
daha öncede anlattığımız farkındalık nimetini güzel kullanmalıdır.
biz genişletmedik mi derken de neden biz deniyor? allah(c.) sadrımızı genişletmek için çeşitli vesileler yaratır.
ey yüreği şerh edilen insan! sebeplere ve vesilelere bağlanıp kanıp
da sakın bu sebepleri ve vesileleri yaradanı unutma göz ardı etme!
-bağımlılıklarımız-
hayatımızdaki bağlılıkları gözden geçirmemiz gerekmektedir.seviyor
ve seviliyoruz. lakin bu sevme eylemi amaçsız olmamalıdır. nasıl ki
allah(c.c) oku derken "nasıl yada neden" sorularına değil de "kim için
okumalı" sorusuna cevap veriyor ise sevmek de bağlılıklarımız da kim
için olmalıdır sorusunu muhatap almalıyız. kim için ve neye göre
sevmeliyiz sorusu ile muhatap olmalıyız. kişiyi bağlayan bir sevmenin
nasıl olması gerektiğinin cevabı bize şerh suresinde veriliyor...
allah(c.c) tüm bağlılıkların o'na göre olmasını istemektedir.
mü'minin olmazsa olmazı allah(c.c)'ı sevmektir. ona bağlanmaktır.
ondan bağımsız olan herşey ya nefs içindir yada şeytan içindir. bu
açıklamadan sonra tekrar şu soru geliyor akla.
allah'ı(c.c) seviyor muyuz?
hepimiz sevdiğimizi iddia ediyoruz ama kişi bu sevginin merkezine
allah(c.c)'ı koyduğunu nasıl ispat edebilir. cevabımız ise ancak ve
ancak eylemlerimiz ile ispat ederiz oluyor. allah'ı seviyor ama düzgün
bir müslüman değil cümlesine de cevabımız şudur ki: evimizin yahut
avlumuzun dağınıklığı sevgisizliğimizden değil , irademizin ve
bilgimizin azlığındandır. bu sorular eylem öncesi sroulardır. her
eylemimizden önce sorduğumuz takdirde eylemlerimiz sevgimize göre
şekillenecektir.
- en sıkıntılı an yürek şerhinin ikram edildiği andır!-
iç daralması?
eğer ki sevgimizin kaynağına bitmez ve tükenmez olan sonsuz ve daim
olan allah'ı koymaz isek etrafımızdaki herşey bize birer sıkıntı kaynağı
oluverir. evlatlarımızı, eşlerimizi, kardeşlerimizi seviyoruz peki
niçin seviyor ve bağlanıyoruz?
onların yokluğunda kaybında içimiz daralır mı? onların yokluğu bizler için herşeyin bitmesi mi demektir?
hani bir dua vardır hepimiz yaparız" ALLAH yokluğunu yaşatmasın"
"allah sizi başımızdan eksiltmesin" aslında bu duaların anlamı şudur.
allah senin yokluğun ile benim keyfimi kaçırmasın(haşa) senin yokluğunla
keyfim kaçmasın acı çekmeyeyim. demek istiyoruz. aslında biz acı çekmek
istemediğimiz için bu duayı ediyoruz. yani o kişinin yokluğu bizim
kayfimizi kaçıracağı için. buda bizim dünya hayatına odaklı yaşadığımızı
gösteriyor. ne için dua ettiğimizin farkına varmalıyız. her daim
hayırlı olanı istemeliyiz. bağlılıklarımızın ve sevgimizin merkezine
allahı koymamamız bizi dünya odaklı yaşamay ve dua etmeye itiyor.
ardından bu bağlılıkların sevgilerin kaybından sonra yürekte tahribatlar
oluşuyor. aslında isteğimiz kedersiz, dertsiz, sıkıntısız olmak değil
tezekkür ve tefekkürsüz olmamaktır.
en güzel kıssalardan biri olan hz. yusuf(a.s)'ın hayatına baktığımız
da tam da dünya nimetlerinin zirvesinde iken ettiği duaya bir bakalım.
"teveffeni muslimen ve elhigni bi's-salihin."(Beni müslüman olarak öldür
ve beni salihlere kavuştur.[21]) o kadar sıkıntılardan geçmişken
nimetin zirvesinde neden böyle bir dua ve nasıl bir yürekten çıkar böyle
bir dua? ahiret odaklı bir yürekten çıkar böyle bir dua. burada dikkati
çeken bir diğer husus da hz. yusuf(a.s)'ın duasında geçen " beni
salihlere kavuştur" sözüdür. anlıyoruz ki ahirette bile yalnızlık var.
hep dua ediyoruz ahirette güzel yerlerde olmak için ama kimlerle olmak
istediğimiz için de dua etmemiz gerektiğini de bu duadan öğrenmiş
oluyoruz.
en kaliteli sevgi nitelikli beraberliktir. buda karşındakini herşeyi
ile kabul edip sevmekten geçer. yani sevginin merkezine allah'ı
koymanın bir belirtisidir.
cennette salihlerle olmak için dua ederken neden ayette dua ederken kalbimizde mü'minlere kin nefren koyma die dua ediyoruz?
o cennette tek başımıza ne yapacağız? bu ancak yürek açmakla olur.
yürek açmak için de yürekte kişinin mü'min kardeğine karşı kin ve
nefretin çıkartılması ile olur.
- mutluluğun sırları-
her daim her yerde psikologlar tarafından yahut da tecrübe etmiş
olan yazarlar düşünürler tarafından mutluluğun sırları olarak bazı
fikirler sürülmüştür. inşirah suresi bize mutluluğun sırlarını şu iç
başlıkta veriyor.*
1-şerh-us sadr(yürek genişliği, vicdan rahatlığı)
2- vad'ul vizr(günahların ağırlığının giderilmesi)
3-ref'u zikr(kişinin yaadının anılmasının yüceltilmesi, zikrin yüceltilmesi)
....(devamı vardır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder