Namaz kılanın bedeninde, elbisesinde ve namaz kılacağı yerdeki necâseti gidermek vâcibtir:1
Malikiler dediler ki: Necasetin giderilmesine ilişkin iki meşhur kavil (söz) vardır:
a- Necaseti gidermek, namazın sahîh olabilmesi için şart olduğundan vâcibtir.
b- Necaseti gidermek sünnettir. Sünnet veya vâcib olmasının şartı; namaz kılanın kendisinde necaset olduğunu hatırlaması ve onu gidermeye muktedir olmasıdır. Adamın biri, üzerinde veya kıldığı yerde necaset bulunmasına rağmen namaz kılmış, bu necaseti önceden gidermeyi unutmuş veya gidermekten âciz kalmışsa namazı her iki kavle göre de sahîh olur. Ancak kıldığı namaz öğle veya ikindi ise güneş guruba gelip sararıncaya kadar yeniden kılması; akşam veya yatsı ise şafak vaktine kadar yeniden kılması, sabah namazı ise gün doğuşuna kadar yeniden kılması mendup olur. Ama üzerinde veya kıldığı yerde necaset olduğunu bilip de kasıtlı olarak kılarsa veya haberi yoksa birinci kavle göre namazı bâtıl, ikinci kavle göre ise sahihtir. Birinci kavle göre namazı bâtıl olduğu için aynı vakitte veya başka bir zamanda mutlaka yeniden kılması gerekir. İkinci kavle göre de yeniden kılması menduptur.
Ancak zorluklar ve imkânsızlıklar göz önüne alınarak kendisinden afvolunan necasetler bu hükümden müstesnadır. Bu hususta yüce Allah şöyle buyurur:
“(Allah) din işinde üzerinize bir zorluk da yüklemedi.”27Kendisinden afvolunan necasetler hakkında mezheblerin tafsilâtlı görüşleri aşağıya çıkarılmıştır.
Mâlikîler: Kendisinden afvolunan necasetleri şu şekilde sıralamışlardır:
a- Emzikli kadının bedenine veya elbisesine, emzirmekte olduğu çocuğun (bu çocuk kendisine ait olmasa bile) bulaşan idrar ve dışkısı. Tabiî emziren kadın, çocuğun pislemesi hâlinde mümkün mertebe kendisine bulaşmamasına gayret edip kaçınacaktır. Böyle kadınların, kendileri için bir namaz elbisesi hazırlamaları da menduptur.
b- Mayasılın (hemorroid) ıslaklığının kişinin bedenine veya elbisesine günde bir kez dahi olsa her gün bulaşması. Bu ıslaklık ele bulaşırsa eli yıkamak gerekir. Fakat bu hastalığa müptelâ olan kişi elini her gün iki defadan fazla mak'adına değdirip mayasılı geri döndürüyorsa elini yıkamaktan afvolunur. Elbise ve bedene günde bir defadan fazla isabet ederse..., dendi. El için ise günde iki defadan fazla isabet ederse..., dendi. Bunun sebebi şudur:
Birçok defa olmadıkça eli yıkamak zor değildir. Ama beden ve elbiseyi yıkamak zordur.
c- İdrar, dışkı, mezî ve vedî gibi sıvılar her gün bir kere de olsa kendiliklerinden sızıntı yapsa ve bu sızıntılar elbise ve bedene bulaşsa yıkanması gerekmez. Bir yere bulaşır da bu yerden başka tarafa geçmek mümkün olmazsa, orasının yıkanması da gerekmez. Ancak bu haldeki kimsenin kendisi için bir namaz elbisesi bulundurması menduptur.
d- Kasabın, banyo sularını çeken kimsenin, yaralan tedavi eden doktorun elbisesine isabet eden şeyler. Ancak bu gibi kimselerin kendileri için namaz elbisesi bulundurmaları menduptur.
e- Namaz kılanın elbisesine, bedenine veya namaz kıldığı yere gerek kendisinin, gerek insan olsun hayvan olsun (bu hayvan domuz olsa da) başkalarının bulaşan kanı. Ancak bu kan lekesinin genişliğinin, katırın ön ayağındaki siyah benden daha büyük olmaması gerekir. Gram olarak ağırlık önemli değildir. Bu hususta irin ve cerahat da kan hükmündedir.
f- Kişinin ahıra bağlamakta olduğu, yemini verdiği veya otlatmakta olduğu at ve katırın kendi bedenine, elbisesine veya namaz kılmakta olduğu yere bulaşan idrar veya dışkısı. Bunlardan korunmak zor olduğu için afvolunan necasetler grubundandırlar.
g- Pisliğe düşüp ondan bir şey kaldırıp da ayağına veya ağzına pislik bulaşan kara sinek, sivrisinek veya küçük karıncadan insana, ya da elbisesine bulaşan izler. Bunlardan sakınmak da zordur. Bu nitelikteki büyük karıncaların bıraktıkları izlerse afvolunan necasetten sayılmaz. Çünkü bu, ender görülür.
h- Hacamat vurulan yerde, bezle silindikten sonra kalan kan kalıntısı. İyileşip yıkanmasına kadar bu kan kalıntısı afvolunan necasetlerden sayılır.
i- Kişinin elbisesine veya ayağına bulaşan yağmurun çamuru veya necasetle karışık yağmur suyu. Bunlar yollarda bulundukları sürece, yağmur kesildikten sonra bile olsa bu hükme tabidirler. Ancak bunlar için üç şartın bulunması gereklidir:
1. Muhakkak surette veya zannî surette olsa bile çamura veya suya karışan necaset yandan fazla olmamalıdır.
2. Çamura veya suya karışmaksızın necasetin direkt olarak insana bulaşmaması gereklidir.
3. Kişinin bu çamura veya suya bulaşmada bir kastı ve katkısı olmamalıdır. Örneğin temiz yol varken kişinin bu çamurlu yollardan geçmemesi gerekir. Yollara serpilen su ve su birikintisi bulunan yerlerdeki arta kalan sular da yağmur çamuru hükmündedir.
j- Birden fazla olan çıbanlardan akan irin. Bu irin ister kendiliğinden, isterse gereksiz yere sıkılmakla aksın. Ama çıbanların çokluğu, sıkılmalarına ihtiyaç olduğu sanısını doğurmaktadır. Akan irinler katır beninden fazla olsa bile afvolunan necasetlerden sayılırlar. Fakat çıban bir tane olur da bundaki irin kendiliğinden akarsa veya ihtiyaç duyulduğu için sıkılarak akıtılırsa yine sorun yoktur. Ama ihtiyaç duyulmaksızın sıkılmakla akarsa katır beni kadar olanı afvolunur, geri kalan fazlalık ise afvolunmaz.
k- Çok olsa bile pirelerin pisliği. Eğer pire akan kanla besleniyorsa, pisliği necis, ama afvolunan bir necistir. Kanına gelince, diğerlerinin kanı gibi olup katır beninden fazlası muaf değildir.
ı- Uyumakta olan bir kimsenin midesinden çıkıp gelen su. Bu su sarı ve pis kokuyorsa necistir. Eğer devamlı olarak akıyorsa muaftır.
m- Üç tane veya daha az sayıdaki bit ölüsü insan üzerinde veya elbisesinde bulunursa muaftır.
n- Kişinin ön veya arkasından gelen necaseti taş veya benzeri şeylerle temizleyip gidermesinin sonra geriye kalan pislik izi. Bu iz fazla yayılmadıkça suyla yıkanması gerekmez. Eğer fazla yayılırsa suyla yıkanması vâcib olur. Kadının önündeki necaseti temizlemede su kullanmasının gerekli oluşu gibi... Bunun geniş açıklaması istinca bahsinde gelecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder